ÖZET
Castleman hastalığı (CH) etiyolojisi tam olarak bilinmeyen lenfoid dokunun masif proliferasyonu ile karakterize nadir görülen bir hastalıktır. Çocukluk çağında nadir görülmektedir, daha çok genç erişkinlerde rastlanmaktadır. Klinik olarak lokalize ve multisentrik olmak üzere iki klinik tipi tanımlanmıştır. Genellikle mediyastende lokalize olmaktadır ve baş-boyun bölgesinde nadir görülmektedir. Tanı cerrahi olarak lenf bezinin çıkarılıp histopatolojik olarak incelenmesi ile konur.
Bu makalede boyunda kitle ile başvuran, histopatolojik inceleme sonrası CH tanısıyla cerrahi olarak tedavi edilen 9 yaşında erkek hasta sunulmuştur.
Giriş
Castleman hastalığı (CH) kötü huylu olmayan lenf bezlerinin büyümeleri ile karakterize sık görülmeyen bir hastalıktır. Etiyolojisi ve nedeni tam olarak bilinmemektedir (1). İlk defa Castleman ve Towne (2) tarafından geniş mediastinal lenf nodu hiperplazisi saptanan bir hasta grubunda tanımlanmıştır. CH’nin klinik formu iki tanedir: Çoğunlukla büyüme hızı yavaş olan kitle biçiminde meydana gelen lokalize form ve iki ve daha fazla bölgeyi kontrolüne alan multisentrik form. Hastalığın üç histopatolojik tipi vardır. Daha sık görülen tipi hiyalin vaskülerdir ve lokalize hastalık şeklindedir. Tipik olarak asemptomatiktir ve yavaş büyüyen kitle vardır (3). Çok sık görülmeyen plazma hücreli tip çoğunlukla multisentriktir (4). Bazı durumlarda hiyalin vasküler ve plazma hücreli tipe ait bulgular beraber görülebilir. Mikst olarak adlandırılan bu tip olguda tanının koyulması patolojik bulgulara ve hastalığın klinik seyrine bağlıdır (5). Genellikle yerleştiği bölge mediyastinal olan, boyun kitlelerinin sık görülmeyen bir nedenidir. Bu olgu boyunda kitle ile başvuran çocuk hastalarda CH’nin ayırıcı tanıda düşünülmesi gerektiğini vurgulamak amacı ile sunulmuştur.
Olgu Sunumu
Dokuz yaşında erkek hasta boynunun sağ tarafındaki şişlik nedeni ile polikliniğimize başvurdu. Öyküsünde bu şişliğin 2 yıl önce başladığı giderek büyüdüğü ve pek çok kez antibiyotik tedavisi aldığı öğrenildi. Hastada ateş, iştahsızlık, kilo kaybı gibi semptomlar yoktu. Hastanın boyu 128 cm (%25-50 persentil), kilosu 29 kg (%50 persentil) olarak değerlendirildi. Fizik muayenesinde sağ servikal bölgede mobil, düzgün yüzeyli ve sınırlı, solid, yaklaşık 5x3 cm boyutlarında kitle tespit edildi. Hastanın diğer sistem muayeneleri normal olarak değerlendirildi ve organomegali saptanmadı. Aile öyküsü ve özgeçmişi özellik taşımıyordu. Yapılan tam kan, biyokimya, periferik yayma, C-reaktif protein, sedimentasyon ,viral seroloji tetkikleri ve akciğer grafisi normal olarak değerlendirildi. Boyun ultrasonografisinde sağ servikalde 50 mm, sol servikalde 19 mm lenf nodu saptandı. Çekilen göğüs ve karın bilgisayarlı tomografisi normal olarak değerlendirildi. Kitle kesin tanısı için cerrahi olarak çıkarıldı. Hastanemizin patoloji bölümüne gönderilen kitlenin makroskobik incelemesinde 6x3x2 cm ölçülerinde kapsüllü lobülasyonlar gösteren krem-sarı renkli kitle görüldü. Histopatolojik incelemede düzenli bir kapsül altında sinüsleri silinmiş küçüklü büyüklü lenfoid foliküller içeren lenf düğümü yapısı ve foliküller içinde damar yapıları ve hiyalinizasyon gösteren çoğu mantle bölgesinde bariz genişleme nedeniyle küçülmüş germinal merkezler izlenmekte, interfoliküler alanda yoğun, prolifere hiperplastik kapiller yapılar ve mikst tip enflamatuvar hücreler mevcut olup CH hiyalin-vasküler tip olarak rapor edildi (Resim 1). İmmünohistokimyasal boyamada malignite yönünden bulgu saptanmadı. Olgumuzda lenfoma ayırıcı tanısı yapıldıktan sonra cerrahi tedavi dışında ek bir tedavi uygulanmadı ve bir yıllık takip süresince rekürrens izlenmedi.
Tartışma
CH (anjiyofolliküler lenf nodu hiperplazisi), nadir görülen, nedeni belli olmayan, lenf düğümlerinin benign hiperplazisi ile karakterize bir hastalıktır. İlk defa 1954 yılında Castleman ve Towne (2) tarafından timomaya benzeyen, dev lenf nodu hiperplazisi olan, 13 olguluk çalışma bildirilmiş ve bu olgulara Castleman lenfoması adı verilmiştir (1). Üç histolojik varyant iki klinik tablo olarak karşımıza çıkar. Başlıca klinik tablolar lokalize ve multisentrik formlardır (6). Hastaların yaklaşık yarısında bizim olgumuzda da olduğu gibi yavaş büyüyen kitle vardır. Ateş, kilo kaybı ve iştahsızlık gibi genel semptomlar görülebilir. Daha nadir olarak kitlenin yerleşim yerine göre, dispne, ağrı, ishal vs. gibi bulgular da gözlenebilir (7). Pediatrik hastaların %87’sinde hastalık tek anatomik bölgeyi tutar. Lokalize hastalıkta kitle %33 toraksta, %30 abdomende yerleşir. Periferik lenfadenopati olguların %30’unda vardır (%14 servikal, %5 aksiller, %2 supraklaviküler). Yüzde 10’dan daha az bir oranda hastalık pelviste ve diğer organlara yerleşir (7,8) . Keller ve ark. (9) 81 hastanın sadece %5’inde (%5,88) boyun bölgesinde lokalize olduğunu ve bunların hepsinde olgumuzda olduğu gibi hiyalin vasküler tipte olduğunu bildirmiştir. Klinik olarak hiyalin vasküler tipteki CH bizim olgumuzda da olduğu gibi asemptomatik iken, plazma hücreli tipinde ise ateş, anemi, yüksek sedimentasyon hızı ve hipergamaglobulinemi gibi sistemik manifestasyonlar bulunabilir. Lenfoma, leiomiyoma, leiomiyosarkom lokalize CH’den ayırt edilmelidir (10).
CH’nin tanısında problem diğer neoplastik ve otoimmün hastalıkları taklit etmesinden kaynaklanır. Kitlenin çıkartılarak histopatolojik olarak incelenmesi tanıyı ve tadaviyi kesinleştirir. Prognoz lezyonun lokalizasyonu ve multisentrik olmasına göre farklılık göstermektedir. Genel olarak kabul edilen görüşe göre lokalize ve hiyalin vasküler tip benign ve cerrahi ile küratif bir durumdur. Osma ve ark. (11) sundukları olguda kitlenin total çıkarılması sonrası rekürrens izlemediklerini ve cerrahi tedavinin yeterli olacağını belirtmişlerdir. Tam çıkarılamayan soliter olgularda tekrarlama riski mevcuttur. Ancak multisentrik olgularda tam iyileşme oranı düşüktür ve cerrahiye ek olarak kemoterapi, radyoterapi, interferon-alfa, steroid ve retinoik asit denenmektedir (12). Üçüncü ve ark. (13) ise CH’nin histopatolojik olarak lenfoma ile karışabileceğini belirtmişlerdir. Bizim olgumuzda da lenfoma ayırıcı tanısı yapıldıktan sonra cerrahi tedavi dışında ek bir tedavi uygulanmadı ve bir yıllık takip süresince rekürrens izlenmedi.
Sonuç
CH nadir görülen benign lenfoproliferatif bir hastalıktır. Nadir yerleşimi olan boyun bölgesindeki şüpheli kitlelerde akla getirilmesi gereken bir durumdur ve özellikle lenfoma ile ayırıcı tanısının iyi yapılması gerekmektedir.