ÖZET
Amaç:
Çocuklarda diş çürüğü ile tükürük akım oranı ve tükürük pH’ının ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Diş Kliniği’ne başvuran ve yaşları 5-13 arasında değişen, 180 çocuk hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların cinsiyet, yaş, diş fırçalama sıklığı ve anne tahsilini içeren formu dolduruldu. Hastalar yaş gruplarına göre 60 kişilik 3 gruba (5-7, 8-10 ve 11-13 yaş) ayrıldı. Bu üç farklı yaş grubundaki hastalar kendi içinde grup 1 (kontrol: çürüksüz), grup 2 (1-5 arası çürük diş) ve grup 3 (6 ve daha çok çürük diş) olarak 20’şer kişilik gruplara ayrıldı. Çocukların tükürük örnekleri sabah 9.00-10.00 saatleri arasında alınarak tükürük pH’ı ve akım hızı değerleri ölçüldü.
Bulgular:
Araştırmamıza katılan 180 çocuk hastanın %49,45’i kız, %50,55’i erkekti. Cinsiyetle çürük diş sayısı, tükürük pH’ı ve akım hızı arasında istatistiksel bir fark gözlenmedi. Tüm yaş gruplarındaki çocuklarda tükürük akım hızı ve pH ile çürük diş sayısı arasında negatif ilişki saptandı (p<0,001). Ayrıca tüm yaş gruplarındaki çocuklarda tükürük pH değeri ile akım oranı değerleri arasında, pozitif korelasyon görüldü (p<0,01). Fırçalama sıklığı ile çürük diş sayısı arasında negatif ilişki saptanıp fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,001), ancak anne tahsili ile çürük diş sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanamadı (p<0,354). Gruplar arasındaki (5-7, 8-10 ve 11-13 yaş) çürük diş sayısı ile tükürük pH değeri ilişkisine bakıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (sırasıyla p<0,004, p<0,004, p<0,001). Aynı şekilde çürük diş sayısı ile tükürük akım oranı ilişkisine bakıldığında (5-7, 8-10 ve 11-13 yaş) istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (sırasıyla p<0,002, p<0,028, p<0,001).
Sonuç:
Çocuklarda çürük diş sayısı arttıkça, tükürük pH’ının ve akım hızının düşük olduğunu gözlemlendi.
Giriş
Günümüzde diş çürüğü ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Etiyolojisi incelendiğinde çürüğe etken olan birçok faktörün varlığı dikkati çekmektedir (1). Diş çürüğü, toplumda en yaygın görülen hastalıklardan birisidir. Yapılan çalışmalarda diş çürüğünün oluşumunda başlıca 3 faktörün rol oynadığı belirtilmiştir. Birincisi konak faktörü, ikincisi ağız florası ve üçüncüsü diyettir. Konak faktörü de tükürük ve dişler olarak iki kısımda incelenmektedir. Bunlara birde zaman faktörünü ilave etmek gereklidir. Tüm bu faktörler ve bunların birbiri ile ilişkisi diş çürüğünün multifaktöriyel hastalık olduğunu göstermektedir (1-4).
Tükürük, plak mikroorganizmaları tarafından oluşturulan asidin tamponlanmasında, dişlerin üzerindeki yiyecek kalıntılarının yıkanmasında ve şekerin dilüe edilmesinde çok önemlidir (5). Bu nedenle bireylerin tükürük yapıları önemlidir. Diş çürüğü oluşumunda direkt katkıda bulunduğu için tükürüğün yapısının ve akış hızının genetik yapıya bağlı olup olmadığı belirlenmelidir. Bazı sistemik hastalıklarda tükürük miktarının ve akış hızının değiştiği bilinmektedir (6). Tükürük ağız içindeki farklı salgı bezlerinin salgıları, yiyecek ve içecek artıkları, mikroorganizmalar ve oral epitelin deskuamasyonundan kaynaklanan hücrelerin oluşturduğu karışık bir vücut sıvısıdır (1-5). Temel yapısının %99’u sudur. Geri kalan %1‘i organik ve inorganik bileşenlerden oluşmuştur. Organik kısım karbonhidratlar, proteinler ve lipidlerden oluşur. Bu bileşenler glikoproteinler, IgA, laktoperoksidaz ve laktoferrin gibi defans elemanları yapısında olabildikleri gibi üre, ürik asit kreatinin gibi metabolit ya da enzimatik yapıdadırlar (1,7). İnorganik kısım ise majör bileşenler olarak %15-25 potasyum, %1-26 sodyum, %14-28 klorit, %14-28 bromit, %5 inorganik fosfat, %6-70 bikarbonat, %1-2 kalsiyum, %0,01 magnezyum ve 1 ppm flordan oluşur (1,7,8).
Tükürük bilinen birçok fonksiyonunun yanı sıra, çeşitli hastalıkların teşhisine (tıpkı kan ve idrar gibi) imkan veren diagnostik bir sıvıdır (2,7). Tükürüğün çürük önleyici etkisi tükürük pH’ına, akış hızına, tükürük tamponlama kapasitesine, antimikrobiyal özelliğine ve tükürüğün immün sistem ajanlarına bağlıdır (2,9-11). Bu nedenle tükürük içeriğinde meydana gelebilecek değişiklikler dolaylı olarak diş çürüğü oluşumunu olumlu ya da olumsuz etkileyecektir.
Gereç ve Yöntem
Çalışmamıza süt, karışık ve daimi dişlenme döneminde yaşları 5-13 arasında değişen, herhangi bir sistemik hastalığı olmayan, çalışma öncesi son 4 haftalık zaman dilimini içerisinde herhangi bir ilaç kullanmamış, 180 çocuk hasta dahil edildi. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Diş Kliniği’ne başvuran ve çalışmaya katılmak için onam veren hastalar seçilmiştir. Çocuklara ve annelerine çalışma ile ilgili sözlü bilgi verilmiştir. Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu’ndan (protokol no: 1613 GOA/2014 25-42) etik kurul onayı alınmıştır. Hastalara yönelik hazırlanan bilgi formunda hastanın yaşı, cinsiyeti, fırçalama sıklığı ve anne tahsili ve diş çürük indeks değerleri (DMFT+dmft) kaydedildi. 5-7, 8-10 ve 11-13 yaş grubunda 60’ar hasta bulunmaktadır.
İlk seansta çocuklara doğru diş fırçalama yöntemi gösterildi, bir sonraki seansta gelmeden önce yemeleri için belirlenen (ekmek, peynir, zeytin ve çaydan oluşan) standart kahvaltı listesi verildi ve ağız içi muayeneleri yapıldı.
Bu üç farklı yaş aralığında olan hastalar kendi içinde grup 1 (çürüksüz), grup 2 (az çürük dişi olan: 5 diş) ve grup 3 (çok çürük dişi olan: ≥6 diş) olarak ayrıldı ve her bir yaşta 20’şer kişi olmak üzere toplam 60 çocuk hasta değerlendirildi. Çürük diş sayısını saptamak için Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) önerdiği daimi dişlerdeki çürük durumu için DMFT (Çürük, çürük nedeniyle çekilmiş, dolgulu diş sayısı toplamı), süt dişleri için DMFT indeksi kullanıldı.
İkinci seansta çocuklar 4-5 kişilik gruplar halinde sakin bir odaya alındı ve deiyonize özel kapaklı plastik dereceli tüpler dağıtıldı. Hastalar 10 dakika süresince herhangi bir dil, dudak ve yanak hareketi yapmadan ağza gelen tükürüğü biriktirip tükürmeleri söylendi. Örnekler sirkadiyan ritim değişikliğinden kaçınmak için sabah 9:30-10:30 saatleri arasında ve kahvaltıdan 2 saat sonra toplandı.
Toplanan tükürük örnekleri 30 dakika içerisinde WHW Inolab pH 720 adlı pH metrede ölçüldü. Tükürük akım hızı dereceli silindirik tüplerde ölçüldü ve dakika sayısına bölündü. Tüm çocuk hastadan alınan tükürük pH ve tükürük akım hızı değeri, dental çürük (DMFT+dmft) değerleriyle karşılaştırıldı.
Veriler istatistiksel olarak SPSS 15.0 programı kullanılarak değerlendirildi. Sayımla belirlenen değişkenler ki-kare testi ile analiz edilmiştir. Ölçümle belirlenen değişkenler normal dağılımla uygun olduğunda varyans analizi ve t-testi ile, normal dağılıma uymadığında Kruskal-Wallis Varyans analizi ve Mann-Whitney U testi ile değerlendirilmiştir. Anlamlılık düzeyi p<0,05 kabul edilmiştir.
Bulgular
Araştırmamıza katılan 180 çocuk hastanın 89’u (%49,45) kız, 91’i (%50,55) erkektir. Bireylerden alınan tükürük örneklerinde, tükürük akım oranı ve tükürük pH tayinleri yapıldı. Yaşlarına göre çocuklar, grup 1 (çürüksüz), grup 2 (1-5 arası çürük dişi olan) ve grup 3 (6 ve daha çok çürük dişi olanlar) olarak ayrılarak, tükürük pH ve tükürük akım hızı değerleri karşılaştırıldı.
Cinsiyetle, tükürük pH’ı ve tükürük akım oranı arasında istatistiksel bir fark gözlenmemiştir (sırasıyla p<0,575, p<0,707) (Tablo I). Aynı şekilde yaş grupları ile diş çürük durumu arasındaki ilişkiyi incelediğimizde istatistiksel olarak anlamlı olmasa da yaşla birlikte çürük diş sayısının arttığı görüldü.
Çocukların tümü çürük sayılarına göre gruplandığında, tükürük akım hızı ve tükürük pH’ı karşılaştığında anlamlı fark saptandı (sırasıyla p<0,01, p<0,001) (Tablo II).
Beş-,yedi yaş arası çocukların diş grupları, tükürük akım hızı ve tükürük pH değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (sırasıyla p=0,002, p=0,004, p<0,001). Grup 1’de, tükürük akım hızı ve tükürük pH değeri grup 2 ve grup 3’e göre yüksek olduğu için anlamlı fark saptandı (Tablo III).
Sekiz-10 yaş arası çocukların diş grupları, tükürük akım oranı ve tükürük pH değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (sırasıyla p=0,028, p=0,004, p<0,001).
Aynı şekilde 11-13 yaş arası çocukların diş grupları, tükürük akım hızı ve tükürük pH değerleri karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (sırasıyla p=0,001, p=0,001, p<0,001).
Fırçalama sıklığı ile grup 1, 2 ve 3 olguları karşılaştırıldığında anlamlı fark olduğu (p<0,001), grup 1’de fırçalamanın daha fazla olmasından kaynaklandığı saptandı (Tablo IV). Anne tahsili grup 1, 2 ve 3 olguları karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı görüldü (p<0,354), (Tablo V).
Tartışma
Çocukluktan itibaren kazanılan iyi ağız sağlığının genel sağlığın da bir habercisi olduğu bilinmektedir. Literatüre bakıldığında, tükürüğün içerdiği komponentlerle çürük arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalarda yaş aralığı sınırlıdır (9,10,12-15). Çalışmada 5-7 yaş, 8-10 yaş ve 11-13 yaş olarak üç gruba ayırdığımız 180 çocuğun, tükürük örneklerinde akım hızı, pH değerleri ölçüldü. Her bir grup içinde bulunan çürük dişi az olan ve çürük dişi çok olan çocuklar, kontrol grubu olarak seçilen çürüksüz çocukların verileriyle karşılaştırarak değerlendirildi. Çalışmada süt dişlenme dönemini, karışık dişlenme dönemini ve daimi dişlenme dönemini içine alan yaş gruplarıyla çalışıldı.
Yapılan çalışmalarda tükürüğün alınma saatinin ve yenilen besinlerin önemli olduğunu bildirmektedir (2,16). Gün içi değişiklikleri en aza indirebilmek için çalışmada standart sabah kahvaltısından iki saat sonra sakin bir ortamda tükürük örnekleri toplandı.
Aynı şekilde mekanik ve kimyasal uyaranlar ile uyarılma şeklinin tükürük içindeki elementlerin miktarını etkilediği bildirilmektedir (16). Bu nedenle tükürük örneklerini alırken herhangi bir uyaran yapmadan ağız içine gelen tükürük bir kaba biriktirildi.
Hastalardan tükürük örneklerinin alımı sonrasında, ilk yarım saat içerisinde tükürük pH ölçümü yapıldı ve tükürük akım oranlarını hesaplandı. Çalışmada tükürük akım oranı ve pH değeri ile cinsiyet arasında bir ilişki bulunamadı. Birçok araştırıcı çalışmaya benzer şekilde cinsiyetle tükürük akım oranı ve tükürük pH’ı arasında bir ilişki bulamadıklarını belirtmişlerdir (9,17-19).
Wu ve ark. okul öncesi ve ilkokul grubu çocuklarda yaptıkları çalışmada uyarılmamış tükürük akım hızının yaşa bağlı olarak arttığını belirtmişlerdir (16). Çalışmada da 5-7 ve 8-10 yaş grubunda tükürük akım hızı değişmezken 11-13 yaş grubunda artış görülmüştür. Ancak pH değerleri arasında bir farklılık saptanamamıştır.
Çalışmada 5-7, 8-10 ve 11-13 yaş arası çocukların uyarılmamış tükürük pH ve tükürük akım hızı değerleri ile DMFT+dmft oranları arasında negatif ilişki olduğu istatistiksel olarak gözlenmiştir. Aynı şekilde birçok araştırıcı tükürük pH ve tükürük akım oranı değeri ile diş çürüğü arasında negatif ilişki saptamıştır (18,20,21). Preethi ve ark. 7-10 ve 11-14 yaş grubu çürük dişli çocuklarda, çürüksüz çocuklara göre tükürük akım oranının ve tükürük pH’ının daha düşük olduğunu saptamışlardır (18). Shetty ve ark. genç erişkinlerde yaptığı çalışmada aktif çürük dişli kişilerde, çürük dişi olmayan kişilere göre tükürük akım hızı ile tükürük pH’ının daha düşük olduğunu ve farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğunu bulmuşlardır (21). Farsi çocuk, genç ve ileri yaştaki 320 hasta üzerinde yaptığı çalışmada tükürük pH’ı ile diş çürüğü arasında istatistiksel fark saptarken, tükürük akım oranı arasında anlamlı bir fark bulamadığını belirtmiştir (13).
Crossner ve ark. 5 yaşındaki çocuklarda yaptıkları çalışmada, çocukların uyarılmamış tükürük akım oranı ile dmfs arasında bir ilişki bulamadıklarını belirtmişlerdir (20). Dogra ve ark. 7-14 yaş grubu çocuklarda tükürük pH’ının çürük diş sayısı çok olan çocuklarda, çürük dişi olmayanlara göre daha düşük olduğunu, ancak istatistiksel olarak anlamlı bir sonuç bulamadıklarını belirtmişlerdir (22). Benzer şekilde Prabhakar ve ark. aynı yaş grubu 120 çocukta yaptıkları çalışmada aktif çürüklü çocuklarda, çürük dişi olmayan çocuklara göre tükürük akım oranı ve tükürük pH’ının istatistiksel olarak fark olmasa da daha düşük olduğunu saptamışlardır (23).
Çalışmamızda tüm yaş grubu çocuklarda diş fırçalama sıklığı ile diş çürüğü arasında negatif ilişki saptadık. Birçok araştırıcının sonuçları bizim çalışmamızı destekler niteliktedir (24-27). Güngör ve ark. diş fırçalama sayısı arttıkça, diş tedavisine olan gereksinimin azaldığını saptamışlardır (28).
Çalışmamızda, anne tahsili ile diş çürüğü arasında tüm yaş gruplarında bir ilişki saptanamamıştır. Namal ve ark., 6-12 yaş grubu çocuklarda yaptığı çalışmada, annelerin eğitim düzeyinin çocukların çürük diş sayısını etkilemediği belirtmiştir (29). Anne tahsili ile diş çürüğü arasında ilişki olduğunu belirten çalışmalar olduğu gibi aksini söyleyen çalışmalarda vardır (30-33).
Sonuç
Çalışmamızda, çocukların tükürük pH’ının ve tükürük akım hızının düşük olmasının çürük üzerinde olumsuz etkisi olduğu sonucuna vardık. Ayrıca şeker tüketiminin azaltılması ara öğünlerde karyojenik gıdalardan kaçınılması, diş temizliğine özen gösterilmesi ve sayılan bu önlemlerin aile ve eğitimciler tarafından kontrol edilmesiyle diş çürüğü sıklığında önemli azalmalar olabileceği görüşündeyiz. Bu nedenle ağız diş sağlığı programlarının ülke genelinde ve özellikle çocuklar üzerinde yoğunlaştırılmasının önemli olacağı kanısındayız.