ÖZET
Amaç:
Bu çalışmanın amacı, çocuklarda diş çürüğü oluşumunda etkili faktörlerin değerlendirilmesidir.
Gereç ve Yöntem:
Çalışma, 7-13 yaş arası 300 çocuk üzerinde yürütüldü. Çocuklar 7-9 yaş (n=148), 10-13 yaş (n=152) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Hazırlanan hasta bilgi formlarına çocuğun yaşı, cinsiyeti, diş fırçalama alışkanlığı, şekerli gıda alım sıklığı, ebeveynin eğitim düzeyi, gelir durumu, diş fırçalama alışkanlığı, çocuğun ve ebeveynin çürük indeksi değerleri ile çocuğun plak indeksi değerleri kaydedildi. Veriler istatistiksel olarak ki-kare testi, Mann-Whitney testi ve Fisher’s Exact test ile değerlendirildi.
Bulgular:
Şekerli gıda alım sıklığı ve plak indeks değerleri ile çocukta çürük indeksi değerleri arasında pozitif korelasyon saptandı (p=0,000, p=0,025). Çocuklarda yaşın artması ile çocukta diş fırçalama sıklığının arttığı belirlendi (p=0,007). Annenin eğitim düzeyi ile çocukta diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif korelasyon saptandı (p=0,006). Ailenin sosyoekonomik düzeyi ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında da pozitif korelasyon gözlendi (p=0,000). Ebeveynlerin diş fırçalama alışkanlığı ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif (p=0,000), çocuğun çürük indeksi değerleri arasında negatif korelasyon olduğu tespit edildi (p=0,010). Çocukta plak indeks değerleri ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında negatif korelasyon saptandı (p=0,011).
Sonuç:
Ebeveynlerin diş fırçalama alışkanlığının çocukta diş fırçalama alışkanlığı gelişiminde önemli bir faktör olduğu sonucuna varıldı. Çocuğun artan yaşla birlikte fırçalama alışkanlığının iyileşmesine bağlı olarak diş çürüğü oluşumunun azaldığı görülmüştür.
Giriş
Diş çürüğü, bakterilerin ağız içerisinde kolonizasyonu, bu ortamda çoğalması ve zaman içerisinde diyet ve konak faktörleri ile etkileşime girmesi sonucu oluşan multifaktöriyel ve enfeksiyöz bir hastalıktır. Çürüğün oluşabilmesi için duyarlı bir konak ile karyojenik ağız florası ve karyojenik gıdaların yeterli süre birarada bulunması gerektiği düşüncesi genel olarak kabul edilmektedir (1-5).
Diş çürüğü; bakteri plağı olmadan gelişememektedir. Ancak tek başına mikrobiyal depozitlerin varlığı da mine ve dentinde lezyon gelişimi için yeterli olmamaktadır. Buna göre diş çürüğü, pek çok faktörün biraraya gelmesi ile oluşmaktadır (6-8).
Çürük oluşumundaki dolaylı ve ikincil faktörler olan yaş, cinsiyet, tükürük, beslenme, dişin morfolojisi ve konumu, ağız hijyeni, diş fırçalama alışkanlığı, immün sistem, ailenin eğitim seviyesi ve sosyoekonomik durumu gibi etkenler de çürük oluşumunda bir bütün olarak ele alınmalıdır (9-13).
Bu çalışmanın amacı; çocuklarda diş çürüğüne neden olan faktörlerin incelenmesidir.
Gereç ve Yöntem
Çalışmaya Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’na başvuran ve yaşları 7-13 arası değişen, mental ya da fiziksel rahatsızlığı olmayan 300 (150 kız, 150 erkek) çocuk dahil edildi. Çocuklar, 7-9 yaş (Grup 1, n=148) ve 10-13 yaş (Grup 2, n=152) olmak üzere iki gruba ayrıldı (Tablo I). Çalışma için Ege Üniversitesi Etik Kurulu’ndan etik kurul onayı alındı. Çocuklara ve ebeveynlere, çalışmanın amacı sözlü olarak anlatıldı ve ebeveynlere bilgilendirilmiş gönüllü olur formu imzalatıldı. Hazırlanan hasta bilgi formuna çocuğun yaşı, cinsiyeti, şekerli gıda alım sıklığı (sadece ana öğünlerde, ana öğün dışında günde 1-2, ana öğün dışında >3), ebeveynin eğitim düzeyi (düşük:0-8 yıl, orta:9-11 yıl, yüksek:>11 yıl), gelir durumu (düşük, orta, yüksek) gibi sosyodemografik bilgiler ile çocuğun ve ebeveynin diş fırçalama alışkanlıkları (hiç, düzensiz, günde 1 kez, günde 2-3 kez), çürük indeks değerleri (DMFS ve dfs) (14) ve çocuğun plak indeks değeri (Silnes ve Löe indeksi) kaydedildi (15). Çürük diş sayısına göre çocuklar üç gruba ayrıldı; Grup 1: n=0, Grup 2: n=1-4, Grup 3: n≥5. Veriler istatistiksel olarak SPSS 15.0 programı kullanılarak ki-kare testi, Mann-Whitney testi ve Fisher’s Exact test ile değerlendirildi.
Bulgular
Çalışmaya katılan 300 çocuğun yaş ortalamasının 9,4±1,8 yıl olduğu tespit edildi. Çürük değerleri ile ilgili olarak çocuklarda dfs ortalaması 5,7±6,7 olarak saptanırken, ortalama DMFS değeri 2,6±3,2 olarak bulundu. Ebeveynlerin ortalama DMFS değeri ise 24,3±25,5 olarak saptandı. Çocuk plak indeksi değeri ortalama 2,7±0,7 olarak bulundu. Çocukta yaş ile çürük sayısı arasında negatif korelasyon saptanırken (p=0,000), cinsiyet arasında anlamlı bir ilişki gözlenmedi (p>0,05) (Tablo II). Şekerli gıda alım sıklığı ve plak indeks değerleri ile çocukta çürük indeksi değerleri arasında pozitif korelasyon saptanırken (p=0,000, p=0,025), çocuğun diş fırçalama alışkanlığı ile çürük indeks değerleri arasında anlamlı bir ilişki gözlenmedi (p>0,05) (Tablo III). Çocuklarda yaşın artması ile çocukta diş fırçalama sıklığının arttığı belirlendi (p=0,007). Annenin eğitim düzeyi ile çocukta diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif korelasyon saptandı (p=0,006). Ailenin sosyoekonomik düzeyi ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında da pozitif korelasyon gözlendi (p=0,000). Ebeveynlerin diş fırçalama alışkanlığı ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif (p=0,000), çocuğun çürük indeksi değerleri arasında negatif korelasyon olduğu tespit edildi (p=0,010) (Tablo IV). Çocukta plak indeks değerleri ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında negatif korelasyon saptandı (p=0,011).
Tartışma
Diş çürüğü, diş yüzeyinde mikrobiyal aktivite ile başlayan, diş sert dokularının yıkımı ile karakterize olaylar zinciridir. Dünyanın birçok ülkesinde en önemli sağlık problemlerinin başında yer almaktadır. Genel sağlığın bir parçası olan ağız-diş sağlığı yaşamsal fonksiyonların korunması ve yaşam kalitesinin devamı açısından büyük önem taşımaktadır (16). Ülkemizde daimi dişlerde çürük prevalans hızının %90’a yaklaştığı bildirilmektedir. Bu bulgular ile Dünya Sağlık Örgütü hedeflerinin oldukça gerisinde bulunmaktayız (17,18).
Sosyoekonomik durumun ve anne-baba eğitiminin düşük olmasının çürük gelişiminde önemli olduğu belirtilmektedir. Yapılan çalışmalarda ailenin ekonomik ve sosyal durumunun, etnik köken ve eğitim seviyesinin, ağız hijyeni ile ilgili bilgi düzeyinin, ağız hijyen alışkanlıklarının, çocukların çürük prevalansını ve insidansını etkilediği gösterilmiştir (19-23). Çalışmamızda annenin eğitim düzeyi ve ailenin sosyoekonomik düzeyi ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif korelasyon gözlendi (p<0,05). Bu durum ailenin eğitim düzeyi arttıkça ağız-diş sağlığı farkındalığının artmasına bağlanmaktadır. Sosyoekonomik düzey iyileştikçe ülkemizde fırça ve macuna erişim de artmaktadır. Bu da diş fırçalama alışkanlığını olumlu yönde etkilemektedir. Ancak çürük oluşumu ile sosyodemografik veriler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Bu durum sosyoekonomik düzeyin düşük olması nedeni ile ailelerin karyojenik gıdalara ulaşımının sınırlı olması şeklinde yorumlanabilir. Bunun yanında, annenin ağız hijyeni ile çocukta çürük gelişimi arasında negatif korelasyon varlığı da bildirilmiştir. Annede DMFS skorunun yüksek olmasının çocukta erken dönemde çürük gelişimi için önemli olduğu vurgulanmaktadır (19-23). Çalışmamızda, ebeveynlerin diş fırçalama alışkanlığı ile çocuğun diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif (p=0,000), çocuğun çürük indeksi değerleri arasında negatif korelasyon olduğu tespit edildi (p=0,010). Bu durum çürük gelişiminde ebeveynlerin alışkanlıklarının önemli bir faktör olduğunu göstermektedir.
Çalışmamızda yaşın artması ile çocuklarda diş fırçalama alışkanlığı arasında pozitif korelasyon izlendi (p<0,05). Bu, Chankanka ve ark.’nın çalışması ile uyumludur (24). Bu durum, yaşın artması ile hem bireysel sorumlulukların arttığını, hem de diş fırçalama becerisinin geliştiğini göstermektedir.
Literatürde şekerli gıdaların sık alımının çürük gelişiminde primer etiyolojik faktörlerden birisi olduğu bildirilmektedir. Yapılan çalışmalarda tüketilen şeker miktarı ile çürük arası ilişki gösterilmektedir. Sert, yapışkan ve kolay çözünmeyen yapıda şekerlerin karyojeniteleri, likit yapıdaki şekerlere oranla daha fazla olduğu belirtilmektedir. Yine bu şekerli gıdaların ana öğünlerin bitiminde alınmalarının öğün aralarında tüketilmelerine göre daha az karyojenik etki gösterdiği savunulmaktadır (25-29). Çalışmamızda da şekerli gıda alım sıklığı ile çocukta çürük indeksi değerleri arasında pozitif korelasyon tespit edildi (p<0,05).
Sonuç olarak; çalışmamızda çürük gelişiminde primer etiyolojik faktörler olarak şekerli gıda alım sıklığı ve diş fırçalama alışkanlığı öne çıkmıştır. Ebeveynlerin diş fırçalama alışkanlığının çocukta diş fırçalama alışkanlığının gelişiminde önemli bir faktör olarak saptanması çürüksüz bir nesil için, ağız-diş sağlığı eğitimine ebeveynlerden başlanmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.